Arzu AKÇURA, Director (YMM) – International Tax
ABD’nin Haziran 2020 ayında başlattığı Türk Dijital Hizmet Vergisi ("DHV") uygulaması hakkındaki soruşturması rapora bağlandı ve 6 Ocak 2021 tarihinde yayımlandı.
Soruşturma ne ile ilgiliydi?
Türk DHV uygulaması;
1. ABD’li dijital hizmet sağlayıcı firmalar aleyhine ayrımcılığa sebep oluyor mu?
2. Uluslararası vergileme prensiplerine aykırı mı ?
3. ABD ticaretini sınırlıyor ya da ek vergi yükü getiriyor mu?
Değerlendirme ve Ulaşılan Sonuçlar
Raporda ulaşılan sonuçlar beklendiği üzere pek de sürpriz olmadı…Ancak asıl önemlisi bu sonuçlara nasıl ulaşıldığı ? Kısaca, işte detaylar…
1. Türk DHV uygulaması ABD’li dijital hizmet sağlayıcı firmalar aleyhine ayrımcılığa sebep oluyor mu?
Evet, oluyor ve bunun için raporda iki temel sebep gösteriliyor;
- DHV sadece ağırlıklı olarak ABD’li firmaların liderlik ettiği dijital hizmetleri hedef alıyor ve benzer hizmetler dijital ortam dışında sunulması halinde söz konusu vergiye tabi olmuyor.
- Muafiyet uygulaması için belirlenen hadler Türk firmalarını DHV uygulaması dışında tutarken, ABD’li firmalar başta olmak üzere dar mükellef hizmet sağlayıcıları DHV mükellefi konumuna getiriyor. Bu kapsamda, DHV mükellefi konumuna gelmesi muhtemel 61 şirketten 42’sinin yani %69’unun ABD’li şirketler olduğu belirtiliyor. Ayrıca, raporda söz konusu kanunun getiriliş amacının da Türkiye’de hizmet veren dar mükellef dijital hizmet sağlayıcı firmaları vergilemek olduğu belirtiliyor.
2. Uluslararası vergileme prensiplerine aykırı mı?
Evet, aykırı ve raporda Türk DHV’nin uluslararası vergileme prensiplerine aykırı olan en az 3 yönüne işaret ediliyor;
- Türkiye’de işyeri olmayan ABD’li firmalar, Türkiye’de vergilemeye tabi tutuluyor.
- Türk DHV kazanç yerine hasılatı vergiliyor. Dolayısıyla, hiçbir gider, maliyet ya da verginin matrahtan indirilmesine imkan olmuyor.
- Muafiyet hadlerinin değiştirilmesi ve DHV oranının tespitine ilişkin olarak Cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin ne zaman, nasıl, hangi şartlarda kullanılacağı belirsiz ve bu belirsizlik uluslararası vergileme prensipleriyle uyuşmuyor.
3. ABD ticaretini sınırlıyor ya da ek vergi yükü getiriyor mu?
Evet, sınırlıyor ve ek vergi yükü getiriyor çünkü;
- DHV’nin ABD’li şirketler üzerinde çok ciddi bir ek vergi yükü getireceği vurgulanıyor. Hatta,bu ek vergi yükünün yıllık olarak 100mn USD üzerinde olabileceği değerlendiriliyor. Bu vergi yükünün temel sebepleri olarak işyeri olmaksızın dar mükellef kurumun vergilenmesi ve bu vergilemenin de kazanç yerine hasılat üzerinden yapılacak olması gösteriliyor.
- Benzer DHV uygulayan ülkelerin oranları ile kıyaslandığında %7,5 oranındaki Türk DHV’nin çok yüksek olduğu ve hatta bu oranın da Cumhurbaşkanı kararı ile %15’e çıkarılabileceği belirtiliyor. DHV oranının %15 seviyesine çıkarılması halinde ise, ABD şirketleri üzerindeki ek vergi yükünün daha da artacağının altı çiziliyor,
- ABD’li şirketlerin DHV yükümlülüklerine uyum için önemli maliyetlere katlanmaları gerekeceği belirtiliyor,
- Mevcut haliyle, Türk DHV uygulaması ABD’li şirketlerin aynı kazanç üzerinden iki kez ve hatta üç kez vergilenmesine neden olacağı değerlendiriliyor,
- DHV yükümlülüklerine uyulmaması durumunda başka hiçbir ülkede benzeri olmayan ceza uygulamalarının söz konusu olacağı değerlendirilirken, Türkiye’de sunulan hizmetlere erişimin engellenebileceği vurgulanıyor.
Raporda belirtilen ve özellikle vurgulamak istediğim bazı konular ise;
- Konuyla ilgili, ABD’nin de katıldığı OECD yaklaşımı belirtilerek ülkelerin tek taraflı olarak dijital ekonomiyi vergileme çabaları yerine, çok taraflı ve uluslararası vergileme prensipleri üzerinde çalışılması gerektiği,
- DHV kapsamına giren hizmet türleri içinde dijital ortamda yapılan içerik satışlarının ve bu içeriklerden yararlandırmaya yönelik hizmetlerin de yer almasının pek de sık rastlanır bir uygulama olmadığı; aynı içeriğin örneğin bir şarkının ya da filmin, dijital ortam yerine fiziki ortamda örneğin CD/DVD olarak satışa konu edilmesi halinde, verginin konusuna girmeyeceği,
- Aynı ya da benzer hizmetin dijital ortam dışında sunulması halinde, DHV’ne tabi tutulmamasının bir eşitsizliğe/ayrımcılığa neden olduğu; genel yaklaşımın dijital faaliyetlerden elde edilen kazançların da klasik ekonomik faaliyetlerden elde edilen kazançlar gibi aynı vergileme kurallarına tabi olması gerektiği ve bu sebeple tüm iş modelleri üzerinde uygulanabilir sistematik bir çözüm üzerinde çalışılması gerektiği,
- Yerel mevzuatımızda, DHV her ne kadar hasılat üzerinden alınan dolaylı bir vergi olarak tanımlanmış olsa da rapordaki değerlendirmenin, klasik ekonomik faaliyetlerde olduğu gibi dijital hizmet vergilemesini de fiziki işyerinin varlığına ve fiziki işyerinin olması halinde de kaynak ülkenin ancak bu işyerine atfedilecek kazancı vergileme hakkı olduğu prensibine dayandığı,
- DHV mevzuatında hizmetin Türkiye’de sunulmasının çok geniş tanımlandığı,
- DHV uygulaması için bir işyerinin varlığına gerek duyulmaması sebebiyle, Türkiye’de bulunan bir işyerine atfedilebilecek kazancın Türkiye’de vergilenmesi yerine bu çok geniş tanımdan hareket ederek Türkiye’de vergilendirilebilecek kazancın (esasında hasılatın) tespitinin uluslararası vergileme prensiplerine aykırı olduğu,
- DHV uygulamasının ABD’li şirket kazançları üzerinden iki kez ve hatta üç kez vergi alınmasına neden olacağı. Raporda yer verilen bazı örnekler; 1) ABD’li bir şirket Türkiye’de sunulan dijital hizmetlerden 100mn USD hasılat elde ediyor. Bu hasılat üzerinden %7,5 DHV ödüyor. Net kazanç üzerinden ise ABD’de kurumlar vergisi ödüyor. 2) ABD’li şirketin Türkiye’de bir iştiraki olduğu varsayılıyor. ABD’li şirket dijital içeriği öncelikle Türkiye’deki iştirakine satıyor, Türkiye’deki iştirak de bu dijital içeriği Türkiye’deki müşterilerine satıyor. Bu durumda, hem ABD’li şirket hem de Türkiye’deki iştiraki Türkiye’de elde edilen hasılat üzerinden DHV ödüyor. Ek olarak, ABD’li şirket bu kazanç üzerinden ABD’de kurumlar vergisi de ödüyor. Verilen ikinci örnekte, grupiçi hizmetlerin vergiden muaf/istisna edilmemesinin mükerrer vergilemeye de neden olduğu belirtiliyor.
Sonuç olarak…
Daha önceki yazılarımda da detaylı olarak yer verdiğim üzere DHV uygulamasında bazı değişiklikler yapılması faydalı olacaktır. Yapılabilecek olası değişkliklerin içinde hiç kuşkusuz vergi oranının düşürülmesi, kapsamın netleştirilmesi, Türkiye’de faydalanma tanımının yeniden gözden geçirilmesi, grupiçi işlemlerin vergi kapsamından çıkarılması, e-reklam gelirleri üzerinden alınan %15 stopajının uygulamasına son verilmesi, söz konusu vergi yükümlülüklerine uyulmaması halinde uygulanacak vergi dışı cezaların tekrar düzenlenmesi, DHV uygulamasına OECD nezdinde uluslararası düzeyde ortak bir çözüm bulununcaya dek geçici bir vergi uygulaması olarak devam edilmesi… sıralanabilir.
Bu soruşturma raporu ile ilgili olarak ise Türkiye’nin yapacağı değerlendirme önemlidir. Söz konusu değerlendirme, bu soruşturma karşısında Türkiye’nin nasıl bir duruş sergileyeceği ve DHV uygulamasının ne şekilde devam edeceği konusunda da mükelleflere fikir verecektir.